
21. yüzyıl sinemasının en şahsına münhasır ve yaratıcı yönetmenlerinden Wes Anderson yeni film çekince heyecanlanmamak elde değil. 2014 yapımı The Grand Budapest Hotel’den beri rengarenk sinemasının yollarını gözlediğimiz Anderson, Fantastic Mr. Fox’tan sonra ikinci stop-motion filmi ile karşımızda. Isle of Dogs ile bir adaya hapsedilen köpeklerin ve köpeğini aramaya çıkan Atari’nin hikayesini anlatıyor.
Isle of Dogs: İnsanın En İyi Arkadaşına Ne Oldu?
Köpek Adası‘nda Megasaki’li köpekler bir süredir farklı hastalıklarla boğuşmakta. Megasaki’nin Belediye Başkanı Kobayashi tarafından köpeklerinden vazgeçmelerine ikna edilmelerinin ardından çöplerin içerisinde yaşamaya çalışırken buluyorlar kendilerini. Kobayashi’nin uzaktan yeğeni Atari’nin Spots’un peşinde köpeklerin adasına gitmesi ile isyan bayrağı çekiliyor. Yanı başında, karşı penceresinde yaşayan insanların sürgününe ses etmeyen insanlar karizmatik liderin izinde en yakın dostlarını da kendi elleriyle teslim ediyor sürgüne. Köpek severler ne kadar hastalıklara çözüm bulsa da aslında arkasında bambaşka hesapların döndüğü bir komplonun içerisinde olduklarını anlamaları zaman alıyor.
Yönetmen, yüzyıllardır toplumun kanına işlemiş kadim düşmanlıklar üzerine söyleyeceklerini kedi ve köpekler üzerinden eşsiz bir animasyon ile sunuyor. Köpeklerin gözünden ve dilinden izlediğimiz, insanların dilini anlamadığımız soykırım alegorisi birbirinin dilini anlamadığı için arasındaki iletişim köprüleri yıkılan toplumların anlaşılması için yerinde bir seçim. Roman Coppola, Jason Schwartzman ve Kunichi Nomura ile birlikte yazdığı hikayeyi stop-motion’ın tüm sevimliliğiyle ustaca aksiyon sahneleri ile harmanlayarak tadı damakta kalan deneyimlerinden birini yaşatıyor. Anderson’un filmi beni The Grand Budapest Hotel kadar etkilememiş olsa da kendine has dünyasının büyüsü ve muhteşem detaylı görselliği filmi sarıp sarmalıyor.
Köpek Adası: Hayırsız Ada vs. Miyazaki
Burada bir parantez açıp İstanbul’un tarihinde kara bir leke olan Hayırsız Ada olayından da bahsetmek gerek. Köpek Adası her ne kadar fantastik bir olay olarak izlediğimiz bir animasyon olsa da 1910’da köpeklerin toplanıp Yassı Ada yakınındaki Sivri Ada’ya (diğer adıyla Hayırsız Ada) sürgün edilmeleri sonucu 80 bin civarında köpeğin açlık ve susuzluktan öldüğünü biliyor muydunuz?¹ Miyazaki ve Kurosawa’yı ilhamının kaynaklarından gösteren Anderson’un² bu üzücü olaydan haberi var mıdır bilmiyorum ama aslında çok da fantastik bir hikaye olmadığını söyleyebiliriz.
Köpek Adası yerli yerinde bir Wes Anderson filmi. Beklentiniz yönetmenin biricikliğini her karede hissettiren özgün dünyasına dalmak ise karşılanacağından emin olabilirsiniz. Hikayesi ile belki bir adım daha atıp, yaşadığımız toprakları ve bizlere anlatılanları da düşündürebilir.